İçeriğe geç
Home » Makale & Yazılarım » Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

dikkat eksikliği

Dikkat eksikliği

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) çocukluk döneminde başlayıp hayatın ileri yıllarına devam eden bir nörogelişimsel bozukluktur.

Hayatın değişik evrelerinde o evrenin öğrenme, çalışma ve ilişki kurma ve sürdürme gibi gereklerini yerine getirmeye engel olabilecek belirtiler verir.  Örneğin, dalgınlık. Dikkati kolayca dağılabilir, toparlanamaz.

  • Dağınıklık: Derli toplu iş yapabilmesi zordur.
  • Hiperaktivite: Küçük yaşlarda sürekli bir hareket ihtiyacı vardır
  • Dürtüsellik: Bekleyememe, sabırsızlık. Gözü karalık, aklına eseni yapıverme, düşünmeden hareket etme

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu türleri

DEHB’nin 3 alt tipi mevcuttur (Bunlar farklı görülme şekilleridir):

1)Sadece dikkat eksikliğinin görüldüğü tip

2)Hiperaktivite ve Dürtüselliğin önde olduğu tip

3)Karma Tip

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu görülme sebepleri

  • Genetik faktörler
  • Psikososyal etkenler
  • Beyinde yapısal değişiklikler
  • Nörokimyasal etkenler

Günümüzde dikkat eksikliği neden arttı?

Çalışmalar dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun son zamanlarda yaygınlığının ve sıklığının oldukça hızlı şekilde arttığını göstermektedir. Bu artışın ardında farklı faktörler ve sebepler var. Bunlardan biri daha çok çocukluk çağında başlayan ve sık görülen DEHB’nin tanısına ve ilişkilendiği problemlere dair ebeveynlerin ve uzmanların tutumlarının değişimi. Bu duruma bir örnek olarak anne-babaların DEHB tanısına karşı olumsuz tutum ve yaklaşımlarının azalması, tanı ve müdahalelere bakış açısının özellikle akademik başarıları artırma ihtimaliyle gittikçe değişmektedir.  Ebeveynlerin olası DEHB tanısını koyabilecek uzmanlara ve klinikleri ulaşımının kolaylaşması ve değerlendirme tekniklerinin gelişmesi de diğer etkili faktörlerden olmaktadır. 

Tabii bir de şuan bu yazıyı da okuduğunuz telefon ya da bilgisayarları kullanım şeklimiz var. Artık dikkat süremiz yok denecek kadar az.. Fark ettiyseniz sosyal medyada ki videolu içerikler bile giderek daha kısalaşıyor.. 

Bu sayılar, sorunun neden hastalar ve doktorlardan büyük bir topluluğun ilgisini çektiğini, aynı pastadan pay almak isteyen değişik mesleki ve terapötik endüstri gruplarının medya bombardımanını kısmen açıklayabilir.

Danışan ile psikolog arasına girebilecek her türlü propagandadan korunmak, tanı ve tedaviye ilişkin düşünce süreçlerimizi hastanın çıkarına en uygun olanı yapmak için bir zorunluluk sayılmalıdır. Üstümüze düşen nedir o zaman? Bir yandan özgün bilgi üretmek, bildiklerimizi tekrar tekrar sınamak, yeni sorular üretmek ve yanıtlarını aramak. Bir yandan da, bilimsel yönteme göre üretilmiş bilgileri hastalarımızın ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanmak.

Klinikten öğrendiklerimizi dönüp tekrar bilimsel düşüncenin süzgecinden geçirmek. Bunu yapmak üzere eğitilmedik mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ŞİMDİ ARAYIN